Bugün sizin için İstanbul gece hayatının sevilen yüzlerinden, kendine has tarzıyla tanınan “Barbie”yle keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Hadi gelin, birlikte bu renkli yolculuğa çıkalım.
Röportajı Yapan (R): Merhaba Barbie, öncelikle zaman ayırdığın için çok teşekkürler. Nasılsın, keyfin yerinde mi?
Barbie (B): Merhaba, ben teşekkür ederim davetiniz için. Keyfim yerinde, yoğun ama güzel bir koşturmaca içindeyim diyebilirim.
R: Seni “Barbie” olarak tanıyoruz. Bu ismi nasıl benimsedin, bir hikâyesi var mı?
B: Aslında küçükken hep Barbie bebeklere özenirdim. Saçlarını, kıyafetlerini, o renkli dünyayı çok severdim. İstanbul’a ilk geldiğimde, eğlence ortamında herkes bende o enerjiyi görmüş olacak ki bana “Barbie” diye seslenmeye başladı. Zamanla takma adım haline geldi ve ben de benimsedim.
R: İstanbul’da travesti olmak sence nasıl bir deneyim?
B: Çok renkli, ama bazen de zorlayıcı. Bu şehirde her tür insanla karşılaşıyorsun ve bu çeşitlilik beni mutlu ediyor. Bir yandan da kalabalık ve hızlı bir tempo var. Hem özgürsün hem de bazen ön yargılara takılabiliyorsun. Yine de farklılıkları kucaklayan ruhu baskın diye düşünüyorum, insanlarla iletişime geçtikçe çoğunlukla anlayışlı olduklarını hissediyorum.
R: Gece hayatına baktığımızda, “İstanbul Travesti Barbie” dediğimizde ne gibi sahne şovları ya da performanslarla karşılaşıyoruz?
B: Ben genelde şovlarımda dans ve müziği birleştiriyorum. Farklı kostümler ve efektlerle sahnede olmayı seviyorum. İstanbul’da mekânlar ve kulüpler çok çeşitli, bu da bana yaratıcılığımı yansıtma fırsatı veriyor. Kimi zaman popüler şarkılarla dans ediyorum, kimi zaman da kendi yazdığım mini skeçlerle geceye renk katıyorum.
R: Sahne dışındaki Barbie nasıldır peki? Günlük yaşamında neler yapmaktan hoşlanırsın?
B: Aslında çok sıradan! Evet, gösterişli kostümlerim sahnede kalıyor diyebilirim. Günlük hayatımda rahat kıyafetler giyiyorum, kahve içmeyi seviyorum. Boş zamanlarımda kitap okurum, bazen Kadıköy’de sahil yürüyüşü yaparım. Dostlarımla buluşup sohbet etmek de en büyük keyiflerimden.
R: Şehirde yeni olan travesti bireylere veya seni takip edenlere bir tavsiyen var mı?
B: Öncelikle kendilerini sevsinler ve güvende hissettikleri ortamlarda bulunsunlar. İstanbul çok büyük bir yer; semt semt, insan insan farklılık gösteriyor. Bir yere ilk kez gideceklerse, mutlaka güvendikleri arkadaşlarıyla birlikte hareket etsinler. Ayrıca dijital platformlar sayesinde pek çok etkinliği ve mekanı takip edebilirler. Böylece daha kolay uyum sağlayabilirler.
R: Son olarak, geleceğe dair planların var mı? Seni başka alanlarda da görebilecek miyiz?
B: Gelecekte belki müzikle ilgili kendi projelerimi hayata geçirmek istiyorum. Kendi şarkılarımı kaydedip küçük bir albüm çıkarmak hayalim var. Ayrıca makyaj ve kostüm tasarımları üzerine de bir şeyler yapmak istiyorum. Yani plan çok ama zaman kısıtlı, bakalım neler olacak.
R: Söyleşi için çok teşekkürler, Barbie. İnanıyorum ki okuyan herkes seni biraz daha yakından tanıma fırsatı buldu.
B: Ben teşekkür ederim. Umarım herkes keyif almıştır. Herkese bol renkli günler diliyorum!
1. Röportaj Öncesi Hazırlık
İlk başta kendime şu soruları sordum: “Barbie’yi en iyi şekilde nasıl anlatırım? Neleri merak ederim, neleri sormak isterim?” Bu soruların cevabını bulmak için epey bir araştırma yaptım. Sosyal medya hesaplarını inceledim, sahne performanslarının kısa videolarını izledim, ortak tanıdıklarım varsa onlarla konuştum. Ardından bir soru listesi oluşturdum. Listeyi kısa tutmaya çalıştım; çünkü samimi bir sohbetin, uzun soru listelerinden daha değerli olacağına inandım.
Not: Tedirginlik kısmı da şuradan geliyordu; acaba Barbie sorularıma açık yüreklilikle cevap verir mi? Hem onun açısından hem de benim açımdan bu röportaj ne kadar “rahat” geçecekti?
2. Buluşma Anı
Röportajı yapacağımız mekân konusunda kısa bir fikir alışverişinden sonra, ikimizin de rahat edebileceği, biraz da sakin sayılabilecek bir kafede buluştuk. İlk izlenimim, Barbie’nin aslında günlük hayatta çok mütevazı ve sade göründüğüydü. Sahnedeki o ışıltılı, iddialı kostümlerin aksine, kot pantolon ve basit bir tişört tercih etmişti. Yine de o enerjisi gözlerinden okunuyordu.
Mekân Seçimi: Ben genelde kalabalık yerlerden kaçınırım, çünkü ses kaydı almak zorlaşıyor. Bu yüzden nispeten tenha ama sıcak bir ortamı seçtim.
Karşılıklı Tanışma: İlk dakikalarda, ikimizin de “nasıl bir sohbete girişeceğiz” endişesi olduğunu fark ettik. Güldük, birbirimize takıldık. O an rahatladım; çünkü Barbie karşısında herkesin kendini rahat hissetmesini isteyen biri gibi geldi bana.
3. Sohbetin Akışı
Sohbet başladığında, öncelikle Barbie’nin çocukluk anılarından ve İstanbul’a geliş hikâyesinden konu açtık. Her cevabı samimi, eğlenceli ve bazen de hüzünlü ayrıntılar içeriyordu. Bazı noktalarda benim de duygulandığım oldu. Mesela İstanbul’a ilk geldiğinde yaşadığı zorlukları anlatırken sesinin titrediğini fark ettim. Ama yine de yüzünden tebessüm eksik olmadı.
İlk Kez Heyecanlandığım An: Barbie, İstanbul’da sahneye ilk çıkış anısını anlatırken, mekânın sahiplerinin kendisine ve izleyicilere nasıl davrandığından bahsetti. Sıcak bir karşılama, kalabalık bir izleyici ve sonrasında elde ettiği alkışlar… Bunları dile getirirken gözleri parladı.
En İlginç Bölüm: Tabii ki “Barbie” isminin nereden geldiği konusunu konuşurken çok güldük. Meğer çocukluğunda oynadığı bebeklerden çok etkilenmiş. Arkadaşları da aynı enerjiyi görünce “Barbie” demeye başlamışlar ve öylece yapışıp kalmış bu isim.
4. Anlık Ufak Tefek Zorluklar
Teknik Sorun: Diktafonun ses seviyesiyle ilgili ufak bir aksilik yaşadım. Aniden pil uyarısı verince epey panik oldum. Neyse ki yedek pili çantamda taşıyordum, yoksa söyleşinin ortasında kayıt kesilecek diye ödüm patladı.
Ortamın Gürültüsü: Bir ara kafenin yan masasına kalabalık bir grup geldi. Gürültü iyice artınca “Acaba başka yere mi geçsek?” diye düşündük. Ama bir süre sonra onlar da kalktı ve röportaja sorunsuz devam ettik.
5. Röportaj Sırasında Duygusal Anlar
Barbie’nin anlattığı bazı anılar—özellikle çocukluk dönemindeki ailesiyle yaşadığı gerilimler—içimi sızlattı. “Ben de zamanında farklılıklarımı kabullenmekte zorlandığım dönemler yaşamıştım” diye düşündüm. O an biraz da kendi geçmişime dönüp kendime sorular sordum. Röportajın en keyifli yanlarından biri de bu oldu: Bir yandan Barbie’yi tanırken, bir yandan da kendimle yüzleştim.
6. Röportaj Sonrası Duygu Durumu
Söyleşi bittiğinde “Keşke daha fazla vaktimiz olsa da daha uzun konuşsak” dedim içimden. Ayrılırken Barbie ile kısaca gelecek planlarından bahsettik. Birlikte fotoğraf çekildik, hatta “Bu fotoğrafı röportajla birlikte paylaşabilir miyim?” dediğimde, büyük bir içtenlikle onay verdi.
Memnuniyet Hissi: Eve dönerken “Bir röportaj ne kadar keyifli olabilirse, bu o kadar keyifliydi” diye düşündüm. İnsan bazen röportajları sıkıcı veya resmî bulabilir, ama Barbie’nin samimiyeti ve enerjisi bu röportajı hem keyifli hem de içten kıldı.
Kendime Çıkarım: Röportaj yapmak sadece karşınızdaki insanı tanımak değildir; aynı zamanda kendinize dair yeni şeyler keşfetme şansı da sunar. Barbie bana İstanbul’un koca karmaşası içinde bile her zaman “kendin” olmanın mümkün olduğunu bir kez daha hatırlattı.